ŞİİR BİLGİSİ
ŞİİR: Duygu, düşünce ve hayalleri yoğunlaşmış ve sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatına şiir denir.
v Şiir, sözcüklerin ahenk oluşturacak şekilde bir araya gelmesiyle oluşur.
v Şiir için kullanılan diğer terimler ‘’nazım’’ ve ‘’manzume’’dir.
Söyleyici: Şiirde konuşan, şairin sesini ve söyleyişini emanet ettiği kişi veya varlığa “söyleyici” adı verilir. Söyleyici kavramı “şiirin öznesi”, “şiirsel ben” veya “lirik ben” olarak da adlandırılır. Söyleyici, şiirde sesi duyulan, varlığı hissedilen kurmaca bir kişiliktir ve yalnızca şiir bağlamında değerlendirilmesi gereken bir kavramdır. Bu bakımdan şairler farklı şiirlerde farklı bir söyleyiciyi tercih edebilirler. Şiirdeki söyleyici, fiil veya isimlere getirilen eklerle belirgin hâle gelir. Şiirde söyleyici kendisini “ben” veya “biz” zamiri ile veya daha farklı bir zamirle ifade edebilir. Söyleyicinin şiirdeki tavrı (üzgün, meydan okuyan, cesaret verici vb.) ve hitap ettiği kişi veya varlık şiirin akışını da belirler.
ÖRNEK: 1
GALATA KÖPRÜSÜ
Dikilir köprü üzerine,
Keyifle seyrederim hepinizi.
Kiminiz kürek çeker, suya suya ;
Kiminiz midye çıkarır dubalardan;
Kiminiz dümen tutar mavnalarda;
Kiminiz çimacıdır halat başında;
Kiminiz kuştur, uçar, şairane;
Kiminiz balıktır, pırıl pırıl;
Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra;
Kiminiz bulut, havalarda;
Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı,
Şıp diye geçer köprünün altından;
Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.
O. VELİ KANIK
Burada söyleyici “ben” zamirini kullanıyor. Bu şiirdeki söyleyici rahatına düşkün, hayata karşı umarsız tavır takınan bir kişidir.
ÖRNEK: 2
Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem
Yüce dağ başında siyah tül vardır
Orda geçti benim güzel günlerim
O demleri anıp bugün inlerim
Destan-ı ömrümü okur dinlerim
İçimde oralı bir bülbül vardır
Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok
Öyle akarsular, öyle hava yok
Feryadıma karşı aks-i sada yok
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır
Hey Rıza kederin başından aşkın
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın
Sende derya gibi daima taşkın
Daima çalkanır bir gönül vardır
RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI
Buradaki söyleyici vatanından ayrı düşmüş, vatanına olan hasretini dile getiren biridir.
ŞİİRİN BİÇİMSEL ÖZELLİKLERİ
Şiirde Ahenk
Ahenk: Ahenk kelimesi uyum anlamına gelmektedir. Edebiyatta ise kelimelerin birbiriyle ses ve anlam bakımından etkileyici bir bütün olması anlamındadır.
Şiirde ahenk; ustaca kullanılan ses akışı, söyleyiş, ritim, ölçü ve her türlü ses benzerliğiyle sağlanır. Şiirde ahengi sağlamak için ölçü, uyak, vurgu, tonlama gibi değişik unsurlar kullanılır.
Vurgu: Bir kelimede hecelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli söylenmesidir. Vurgu hem kelimenin anlamını güçlendiren hem de şiiri ahenkli kılan bir unsurdur. Vurgulama ve tonlama şiirin ahengini ve etki gücünü bir kat daha artırır.
Ör: İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya
Tonlama: Anlatılmak istenen duygu veya düşüncenin daha etkili ifade edilebilmesi için ses tonunu değiştirerek okumaya tonlama denir. Böylece acıma, üzüntü, özlem, hayranlık, sevgi gibi duygular belirginlik kazanır.
Ör: Bizim türkümüzde gurbet var artık.
Hasret var, yürek var, toprak var balam
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar
Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.
Yavuz Bülent BAKİLER
1) NAZIM BİRİMİ: Şiiri oluşturan mısra kümelerine denir.
Dize (Mısra): Şiiri oluşturan her bir satıra mısra denir.
q Şiirin nazım birimi, şiir yazılırken kullanılan mısra sayılarına göre farklı isimler alır. Bunlar: beyit, dörtlük, benttir.
a) Beyit (İkilik) : Anlamca birbirine bağlı iki dizeden oluşan şiir parçasıdır. Divan şiirinin nazım birimidir. Modern şiir yazan şairlerimiz de kullanmıştır.
Örnek:
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Örnek:
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Fuzuli
b) Dörtlük: Dört dizeden oluşan şiir parçasıdır. Halk şiirinin birimidir. Milli nazım birimimizdir. Modern şairler de kullanmıştır ve kullanmaya devam etmektedir.
Örnek:
Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.
Örnek:
Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğine dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma
Yiğit yiğide yâd olmaz
İyilerde ham süt olmaz
Bin kaygı bir borç ödemez
Gamlanma gönül gamlanma
Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlıktır cümlenin başı
Gamlanma gönül gamlanma
Yiğit yiğide yâr olur
Kötülerde ham süt olur
Kara gün ömrü az olur
Gamlanma gönül gamlanma
Nâçar Karac'oğlan nâçar
Pençe vurup göğsün açar
Kara gündür gelir geçer
Gamlanma gönül gamlanma
Karacaoğlan
c) Bent : Üç veya üçten fazla mısradan oluşan şiir parçalarıdır. Divan şiiri nazım birimidir.
Örnek:
Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musiki gibi zamandan
Çinilere sinmiş kuran sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümle.
Ahmet Hamdi Tanpınar ( Bursa’da Zaman)
Örnek:
Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
İşte üç çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan
Mâ'-i Tesnîm içelim Çeşme-i Nev-peydâdan
Görelim âb-ı hayât akdığın ejderhâdan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
Geh varub havz kenarında hırâmân olalım
Geh gelüb Kasr-ı Cinân seyrine hayran olalım
Gâh şarki okuyub gah gazel-hân olalım
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
İzn alub Cum'a namazına deyû mâderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşub iskeleye doğru nihân yollardan
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
Bir sen ü bir ben ü bir mutrib-i pâkîze-edâ
İznin olursa eğer bir de Nedîm-i şeydâ
Gayrı yârânı bugünlük edib ey şuh feda
Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a
Nedim
Ten bozuldu eşk-i çeşm-i hûn-feşânumdan menüm
Köydi can gönlümdeki sûz-ı nihânumdan menüm
Tâ eser var cism ü cân-ı nâtüvânumdan menüm
Gâm kem etmez göz ü gönlüm cism ü canumdan menüm
Bu başumdan savulup ol gitse yanumdan menüm.
Meyl-i vasi eğmiş kadümi çeng-i bezm-i yâr tek
Reglerüm sızlar el ursam çeng üzre târ tek
Çeng ne mümkin kim ide zârlıg men zâr tek
Bes ki memlûyem hevâ-yı aşka mûsikâr tek
Min figân her dem çıkar her üstühânumdan menüm.
FUZULİ
2) UYAK ÖRGÜSÜ/ŞEMASI(Düzeni): Kafiye düzeni şiirin biçimsel bir özelliğidir. Kafiye düzeni (örgüsü), dizelerin sonlarına bakılarak çıkarılır.
ü Kafiye örgüsünün, mısraların son seslerindeki düzene göre çeşitleri vardır.
a) Düz Uyak: Bir dörtlükte bütün dizelerin ya da ilk üç dizenin veya birinci dizeyle ikinci dizenin, üçüncü dizeyle dördüncü dizenin kafiyeli oluşuna düz uyak denir.
……………a
……………a 1. örnek
……………a
……………a
.................a
.................a 2. örnek
.................a
.................b
................a
................a
3. örnek
................b
................b
Örnek:
Ayaklar, çeşit çeşit kunduralar içinde
Ayaklar, yarı çıplak, paçavralar içinde
Ayaklar, odalarda, bir çift yavru güvercin
Tutup avuca almak, okşayıp öpmek için
b) Çapraz Uyak: Dörtlüğün birinci ve üçüncü dizeleri ile ikinci ve dördüncü dizelerinin kendi aralarında kafiyelenmesine çapraz uyak denir.
……………a
……………b
……………a
……………b
Örnek:
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil
Yıldız arıyorum gökler dolusu
Zaman oraya varmamış olsun
Yukarıdaki dizelerde,
I. çiçekler arıyorum
II. görmemiş olsun
III. dağlar dolusu
IV. bahçıvan kokusu
sözlerinin tümü kullanılarak çapraz kafiye düzeninde anlamlı bir dörtlük kurulmak istenirse, aşağıdaki kullanımlardan hangisi son iki dizeyi oluşturur?
A) III, II, I, IV B) II, III, IV, I C) I, II, III, IV D) IV, III, I, II E) I, III, IV, II
c) Sarma Uyak: Dörtlüğün birinci ve dördüncü dizeleri ile ikinci ve üçüncü dizelerinin kendi arasında kafiyeli olmasına sarma kafiye denir.
Yavuz Sultan Selim Han'ın önünde a
Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı, b
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı b
O gazi hünkarın mutlu gününde.. a
d) Mani Tipi Uyak: Dörtlüğün birinci, ikinci ve dördüncü dizelerinin kendi arasında kafiyeli, üçüncü dizenin serbest olduğu kafiye düzenidir.
Uzaktır seçilmiyor a
Gönüldür geçilmiyor a
Gönül bir top ibrişim x
Dolaşmış açılmıyor a
e) Örüşük Kafiye Şeması: Her üçlükte birinci ve üçüncü dizeler kendi arasında kafiyelidir. İkinci üçlükten itibaren her üçlükte birinci ve üçüncü dizeler bir üsteki üçlüğün orta dizesiyle kafiyeli olur.
v Üç dizelik bentlerle yazılan nazım şekillerinde karşımıza çıkar.
……..a ……..b .……..c
……..b ……..c ...……d
……..a …….b ………c
Örnek:
Anıyordum baharı çırpınarak — a
Düştü bir gölge şey avuçlarıma —b
Baktım: Ölmüş, zavallı bir yaprak…a
Ey hazan, artık intikam alma —b
Şimdi zulmetleriyle haykıracak —c
Sana hüsran bakışlı sema!.. —b
f) Koşma Tipi Kafiye
♦ Halk şiirinde koşma, semai, varsağı, destan gibi nazım biçimlerinde görülen kafiye düzenidir. Çağdaş şiirimizde bu kafiye düzenini sürdüren birçok şair olmuştur.
♦ Her dörtlükte ilk üç mısra kendi arasında kafiyeli; dördüncü dize ise birinci dörtlüğün dördüncü dizesiyle kafiyelidir ancak çoğu örnekte ilk dörtlükte çapraz kafiye düzeninin kullanıldığı ya da birinci ve üçüncü mısraların serbest, ikinci ve dördüncü mısraların uyaklı olduğu görülmektedir:
aaab cccb dddb /
abab cccb dddb /
xaxa bbba ccca
Örnek:
İncecikten bir kar yağar -a
Tozar Elif Elif diye -b
Deli gönül abdal olmuş -c
Gezer Elif Elif diye -b
Elif'in uğru nakışlı -d
Yavru balaban bakışlı -d
Yayla çiçeği kokuşlu -d
Kokar Elif Elif diye -b
Örnek:
Bu yıl bu dağların karı erimez a
Eser bâd-ı sabâ yel bozuk bozuk b
Türkmen kalkıp yaylasına yürümez a
Yıkılmış aşiret il bozuk bozuk b
Kızılırmak gibi çağladım aktım c
El vurdum göğsümün bendini yıktım c
Gül yüzlü cerenin bağına çıktım c
Girdim bahçesine gül bozuk bozuk b
3) ÖLÇÜ: Şiir dizelerindeki hecelerin sayısına veya heceyi oluşturan seslerin uzunluk ve kısalıklarına göre aldığı düzene ölçü denir.
v Tür edebiyatında hece ölçüsü ve aruz ölçüsü olmak üzere iki tür ölçü vardır. Herhangi bir ölçünün kullanılmadığı şiirler de ‘’serbest tarz’’ olarak değerlendirilir.
a) Hece Ölçüsü: Şiiri oluşturan dizelerdeki hece sayılarının eşit olmasına dayalı ölçüdür. Hece ölçüsü Türklerin bulduğu bir ölçüdür. Bilinen en eski Türk şiirlerinde de bu ölçü kullanılmıştır. 7’li, 8’li, 11’li hece ölçüsü kalıpları en çok kullanılan kalıplardır.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek
Durak: Hece ölçüsünde dizelerin okunurken belli bölümlere ayrılmasına durak denir.
§ Durak, sözcükler bölünerek yapılmaz, sözcüklerden sonra yapılır.
§ Durak yapılan yerlerde nefes alınır.
§ Aynı ölçüde iki farklı durak kullanılabilir.
Örnek:
(4 + 4 + 3 = 11) (6 + 5 = 11) ( 4 + 3 = 7 ) (4+4=8)
Uzun ince / bir yoldayım
Gidiyorum / gündüz gece
Bilmiyorum / ne haldayım
Gidiyorum / gündüz gece
b) Aruz Ölçüsü: : Dizelerdeki hecelerin açıklık kapalılık esasına bağlı olan bir ölçü sistemidir. Sonu ünlü ile biten heceler ‘’açık’’, sonu ünsüzle biten heceler de ‘’kapalı’’ hece olarak adlandırılır. Ayrıca uzun ünlülü heceler ile dize sonundaki heceler daima kapalı kabul edilir. Aruz ölçüsünde duraklar sözcükleri bölebilir.
O be nim mil / le ti min yıl / dı zı dır par / la ya cak
. . - - . . - - . . - - . . -
Fe i la tün Fe i la tün Fe i la tün Fe i lün
Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar. Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Sessiz bir harfle biten kelime vezin gereği açık olması gerekirse, kendinden sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci kelimenin sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı heceyi açık yapar.
c) Serbest Ölçü ( Tarz): Herhangi bir ölçü ya da kalıba uyulmadan yazılan şiirlere serbest tarz şiir denir.
Ø Bu tür şiirlerde hece veya aruz ölçüsü aranmaz.
Örnek:
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Orhan Veli Kanık
4) UYAK (KAFİYE): Şiirin akılda kalmasını sağlayan ve kulağa hoş gelen dize sonlarındaki farklı anlamdaki ses benzerliğine kafiye denir.
ü Ses benzerliğinin sayısına göre uyaklar değişik şekillerde adlandırılır.
a) Yarım Uyak: Dize sonlarındaki tek ses benzerliğine denir.
Örnek:
Ve deniz aynı deni-z
O gülüşten eser yok yalnı-z
b) Tam Uyak: Dize sonlarında bulunan iki ses benzerliğidir.
Üstünde uzatma işareti ( ^ ) bulunan ünlüler iki ses sayıldığından tam kafiye oluşturur.
Örnek:
Söğüt giz fısıldar sayıklar me-şe
Ayık düş görür her bucak, her kö-şe
ÖSYM
Aşağıdakilerin hangisinde tam uyak vardır?
A) Çiğdemin menekşen kokar
Güzeller göğsüne takar
B) Kuş olsam gezsem havayı
Arayıp bulsam yuvayı
C) Geldim o dost ilinden
Koka koka gülünden
D) Birin bilir birin bilmez
Bu dünya kimseye kalmaz
E) Arı vardır uçup gezer
Teni tenden seçip gezer
c) Zengin Uyak: Dize sonlarında bulunan üç ve üçten fazla ses benzerliğidir.
Üstünde uzatma işareti bulunan ( ^ ) ünlüler bir ünsüzle birlikte üç ses sayıldığından zengin kafiye oluşturur.
Örnek:
Bir zafer müjdesi burda her i-sim
Yekpare bir anda, gün, saat, mev-sim
6.Aşağıdaki dizelerin hangisinde zengin kafiye kullanılmıştır?
A) Ağaçlar kökünden kopacak gibi
Bir türlü dinmiyor başlayan tipi
B) Çınla ey coşkun deniz, kayalıklarda çınla!
Sar bütün kumsalları o dolaşık saçınla
C) Kardır yağan üstümüze geceden
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden
D) Dağlar, omuz omuza yaslanan dağlar
Sular karınca paslanan dağlar
E) Kervan yürür peşi sıra düşemem
Yıldız akar uçsam da yetişemem
d) Cinaslı Uyak: Dize sonlarında yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcükler cinaslı uyak oluşturur.
Örnek:
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya(Üzüm bağı)
Ben yârimden vazgeçmem
Götürseler asmaya(Asmak eylemi)
e) Tunç Uyak: Uyaklanan sözcüklerden birinin diğer sözcük içinde yer almasıdır. Bazıları tarafından kabul edilmemektedir. Zengin kafiyenin bir çeşidi olarak da kabul edilmektedir. İki ses benzerliği tunç uyak sayılmaz bazılarına göre. En az üç ses benzerliği olmalıdır.
Örnek:
Her şey akar su, tarih, yıldız, insan ve fi-kir
Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir
Gül gülse dâim ağlasa bülbül aceb de-gül
Zîrâ kimine ağla demişler kimine gül
f) Redif: Dize sonlarındaki yazılışları, görevleri ve anlamları aynı olan ek, sözcük ya da sözcük gruplarına redif denir.
Redif, sadece eklerden oluşmaz. Hem ek hem sözcükten, hatta sözcük gruplarından da oluşabilir.
Örnek:
Açılmış çiçektir he-r gülen dudak r: yarım uyak
Kılıfta tomurcuk zo-r gülen dudak gülen dudak: redif
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
2) NAZIM BİÇİMİ: Şiirin uyak örgüsü, ölçüsü, bölüm sayısı ve nazım birimi gibi biçimsel özelliklerine göre adlandırılmasıdır. Nazım şekli olarak da adlandırılır.
TÜRK ŞİİRİNDE NAZIM ŞEKİLLERİ
A) Halk Şiiri Nazım Biçimleri:
1) Anonim Halk Şiiri Nazım Biçimleri:
a) Türkü
b) Mani
2) Âşık Tarzı Halk Şiiri Nazım Biçimleri:
a) Koşma
b) Semai
c) Varsağı
d) Destan
B) Divan Şiiri Nazım Biçimleri:
1) Beyitlerle Kurulanlar:
a) Gazel,
b) Kaside,
c) Mesnevi,
d) Kıt’a,
e) Müstezat.
2)Bentlerle Kurulanlar
a)Tuyuğ,
b) Rubai,
c) Murabba,
d) Şarkı,
e) Muhammes,
f) Terkibibent,
g) Terciibent.
C) Batı Etkisindeki Türk Şiiri Nazım Biçimleri:
a) Sone,
b) Terzarima,
c) Triyole,
d) Balat,
e) Serbest nazım.
ŞİİRİN İÇ YAPISIYLA ALAKALI KAVRAMLAR
1) NAZIM TÜRÜ: Şiirin işlemiş olduğu konudan hareketle aldığı isimdir.
A)İslamiyet Öncesi Türk Şiiri
Sagu,
Koşuk,
Destan.
B)Halk Şiiri
1) Âşık Tarzı Halk Şiiri
Güzelleme,
Koçaklama,
Taşlama,
Ağıt.
2) Anonim Halk Şiiri
Ninni,
Ağıt.
3)Dinî-Tasavvufi Halk Şiiri
İlahi,
Nefes,
Deme,
Nutuk,
Şathiye,
Devriye.
c) Divan Şiiri
Tevhit,
Münacaat,
Naat,
Mersiye,
Methiye,
Hicviye,
Fahriye.
Tema: Bir edebi eserde iletilmek istenen temel duygu veya kavramdır. Temalar, soyut bir kavram veya düşüncedir. Yalnızlık, sevgi, aşk vb.
Örnek:
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır
Bu şiirin teması: Sıla hasreti
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü…
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Şiirin Teması: Bayrak Sevgisi
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elinin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları
İlhan BERK
Tema: Aşk
2) İMGE: Şiirde anlatılmak istenileni daha canlı, etkili, görünür kılmak amacıyla zihinde canlandırılmaya çalışılan görüntüye imge denir.
• Şiirde kullanılan sözcüklerin kendi anlamlarında değil de şairin onlara yüklediği anlamlarda kullanılmasıdır.
• İmge sözcük veya sözcük gruplarının çağrışım gücünü yansıtır.
•
Örnek:
Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin, gönlümde açan nergisler
dizelerinde, dış dünyaya ait unsurlar şairin sevgilisini andıracak şekilde aktarılmış ve imgesel bir anlatım kurulmuştur.
Örnek:
haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Attila İlhan
Yukarıdaki dizelerde şair, yemyeşil bir ayın gökte dağıldığı bir gece karanlığında, Haliç’te demirlemiş bir vapurun, dört kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü hayal ederek bir imge oluşturmuştur. Bu imgede vapurun eli kolu bağlı ve ağlıyor olması, bir cinayete kurban gitmesi, insana özgü özelliklerle kişileştirildiğini gösterir.
Örnek:
Bir mavi balon mudur bu yaz (Bu dizelerdeki imgeyi de siz bulunuz!)
İçi sevda dolu yolculuk
AÇIK İLETİ-ÖRTÜK İLETİ NEDİR?
Bilindiği gibi dil; kullanıldığı edebi türe, konuya ve amaca göre farklı şekillerde kullanılabilmektedir. Öğretmek, bilgi vermek amaçlarıyla yazılan metinlerde dil son derece açık yani anlaşılır bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak bilgi vermekten ziyade sanatsal kaygılarla oluşturulmuş metinlerde ise dil çok da anlaşılır bir şekilde kullanılmaz. İşte bizi “Açık ve örtük” iletiye götürecek ipucu da bu paragrafta yatmaktadır.
Açık İleti Nedir?
İsminden de anlaşılacağı gibi anlamın açık olduğu, tartışmaya ve anlam karışıklığına yer vermeden tek bir yargıyı anlatan, anlatılmak istenenin direkt olarak beyan edildiği ifadelere “Açık ileti” denir. Açık iletileri herkesin aynı şekilde algılaması beklenir. Herkes için aynı şeyi ifade eden bu iletileri daha çok öğretici metinlerde görmekteyiz.
Açık İleti Örneği
Geldiği yollardan hızlı hızlı dönen Koca Ali, ruhunda demin dinlediği uyumu tekrarlıyordu. Bülbüller keskin keskin ötüyor, uzaktan mandıraların köpekleri havlıyorlardı. Sokakta hiç kimseye rast gelmedi.
Örtük İleti Nedir?
Anlamın kapalı olduğu, amacın daha güzel ve etkili söz söylemenin olduğu, söz sanatlarının ve deyimlerin çokça kullanıldığı süslü iletilere “Örtük ileti” denir. Tanımda da bahsedildiği gibi örtük iletilerde amaç sözü güzel bir şekilde ifade edebilmektir. Daha çok şiir gibi sanatsal metinlerde kullanılan örtük iletiler herkese farklı çağrışımlar ve anlamlar ifade etmektedir.
Örtük İleti Örneği
Altın kulelerden yine kuşlar
tekrarını ömrün eder ilan.
kuşlar mıdır onlar ki her akşam
alemlerimizden sefer eyler?
ŞİİR TÜRLERİ
o Her şiirin belli bir konusu ve üslubu vardır. Kimi aşk ve ayrılık konusunu işler, kimi okura bir bilgiyi özlü bir şekilde verir, kimi ise birini eleştirir. İşte şiirlerin bunlara göre sınıflandırılması şiir türlerini ortaya koyar.
o Bunlar Yunancadaki adlarıyla adlandırılır: lirik, epik, didaktik, pastoral, satirik ve dramatik şiirdir.
a) Lirik Şiir: Aşk, sevgi, ayrılık, özlem gibi konuları duygusal bir söyleyişle ele alan şiirlerdir.
Ø Adını ‘’lir’’ adı verilen telli sazdan alır.
Ø Bireysel duyguların içten geldiği gibi duygulu bir şekilde anlatılmasına da lirizm denir.
Ø İslamiyet öncesi Türk edebiyatındaki koşuklar, divan şiirindeki gazel, şarkı ve murabba lirik şiirlerdir.
Örnek:
Nasıl acıkırsa susarsa insan
Öyle sevdim bir memleket kızını
Bir şey bu aşkın artırdı hızını
Aramıza dağlar deryalar koyan
b) Epik Şiir: Savaş, kahramanlık, yiğitlik ve vatan sevgisi gibi temaları coşkulu bir şekilde anlatan şiirlerdir.
v Halk şiirindeki karşılığı koçaklamadır.
Örnek:
Bizdik o hücumun aşkıyla kanatlı
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle
c) Pastoral Şiir: Çoban, kır, dağ, orman, yayla, köy hayatını, doğal güzellikleri ve bunlara duyulan özlemi anlatan şiirlerdir.
q Türk edebiyatındaki ilk örnekleri Abdülhak Hamit Tarhan’ın ‘’Sahra’’ adlı şiir kitabında yer alır.
q Kendi içinde ‘’idil’’ ve ‘’eglog’’ olmak üzere ikiye ayrılır.
İdil: Doğrudan doğruya kır hayatını, doğa güzelliklerini anlatan pastoral şiirdir.
Eglog: Çobanların yaşamını karşılıklı konuşma şeklinde işleyen pastoral şiirlerdir.
Örnek:
Gümüş bir dumanla kapandı her yer
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı
Sürüler, çeşmeler, sarı çiçekler
Beyaz kar, yeşil çam, yayla dumanı
Ak tüylü köpektir koyun sürüsüyle
Seğirtir kaval sesinde sağa sola
Çobandır köyün yamacında
Yayar davarı da çömelir
Meşe dallarının altına
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü bir nitelik vardır?
A) Lirik B) Dramatik C) Didaktik D) Epik E) Pastoral
d) Didaktik Şiir: Belli bir düşünceyi aşılamak veya belli bir konuda öğüt vermek, bilgi vermek, bir ahlak dersi çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan ve duygu yönü zayıf olan şiirlerdir.
v Manzum hikayeler ve şiir şeklinde yazılan fabllar da didaktik şiir türüne örnek gösterilebilir.
Örnek:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır
e) Satirik Şiir: Kişilerin ve toplumun aksak yanlarını eleştiren şiirlerdir.
Ø Satirik şiirlerde didaktik ögelere de rastlanabilir ancak verilen bilgiler eleştiri amaçlıdır.
Ø İğneleyici, alaycı bir üslubu; mizahi bir anlatımı vardır.
Ø Halk şiirindeki karşılığı ‘’taşlama’’, divan şiirindeki karşılığı ‘’hiciv’’, modern şiirdeki karşılığı ise ‘’yergi’’dir.
Örnek:
Cüzdanı görseler itin boynunda
“Buyur baş sedire it ağa.” derler
Eğer paran yoksa senin koynunda
“Defol git şuradan kurbağa!” derler
Bir kişiyi, bir durumu veya olayı yermeye, toplumun aksayan yönlerini göstermeye yönelik şiirler yazan Nef’i, aşağıdaki şiir türlerinin hangisiyle ilişkilendirilebilir?
A) Didaktik B) Satirik C) Pastoral D) Epik E) Lirik
f) Dramatik Şiir: Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Oyuncular sahneye çıkarak bu şiirleri söylerdi. İşte bu sözlerden oluşan şiirlere dramatik şiir denir.
Al bir kalpak giymişti, al
Al bir ata binmişti, al
Zafer ırak mı, dedim.
Aha, diyordu.
Bu parça, duygu örgüsü yönünden aşağıdaki türlerden hangisine en yakındır?
A) Didaktik - lirik
B) Lirik - pastoral
C) Pastoral - didaktik
D) Epik - lirik
E) Epik – pastoral
MANZUME
Manzume: Düzyazı ile anlatılabilecek olay, olgu veya kavramların kafiyeli ve ölçülü şekilde anlatıldığı metinlere manzume denir.
Manzumenin Özellikleri
o Manzumelerde bir olay ve durum anlatılır.
o Serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur.
o Karşılıklı konuşmalar yer alır.
o Manzumede kullanılan kelime ve ifadeler gerçektir.
o Manzumelerin sanatsal yönü zayıftır.
o Öyküleyici anlatımın özellikleri kullanılır.
Şiir ile Manzume Arasındaki Farklar
q Şiirde anlatılanlar düzyazı ile ifade edilemezken, manzume ile anlatılanlar düzyazı ile ifade edilir.
q Şiirde olay örgüsü yoktur, manzume de vardır.
q Şiirde çok anlamlılık ve imge ağır basarken manzumede sözcükler gerçek anlamda kullanılır.
q Manzumeler genellikle öğüt verici didaktik metinlerdir.
q Şiirler estetik kaygı taşırken manzumeler estetik kaygı taşımaz ve sanatsal yönü zayıftır.
EDEBİ SANATLAR
Edebi Sanatlar: Şiirde anlatılmak istenen duygu, düşünce ve hayali sözcüklerin düz anlamlarının dışına çıkılarak ifade edilmesidir.
• Söz sanatları; anlatıma zenginlik katmak, anlatımın etkisini artırmak, tekdüzeliği kırmak veya özlü bir anlatım gerçekleştirmek için kullanılır.
1) Mecazı Mürsel ( Ad Aktarması ): Benzetme amacı olmaksızın bir sözcüğün başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır.
Ø Değişik anlam ilişkileri şeklinde karşımıza çıkar:
Parça-bütün İlişkisi:
Örnek:
Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı
Selam durdu kayığı, çaparası, takası
İç-dış İlişkisi:
Örnek:
Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa bağdaş.
Yer-insan ilişkisi:
Örnek:
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet
Sanatçı-yapıt ilişkisi:
Örnek:
Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta
Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
Yön-ülke ilişkisi:
Örnek:
Doğu’da bir baba vardı
Batı gelmeden önce
Onun oğulları Batı’ya vardı
2) Teşbih ( Benzetme ) : Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki varlıktan zayıf olanı güçlü olana benzetmedir.
ü Tam bir benzetme dört ögeden oluşur:
Benzeyen ( zayıf unsur ): Nitelik olarak güçsüz olan varlıktır.
Benzetilen ( güçlü unsur ): Nitelik olarak üstün olan varlıktır.
Benzetme yönü: Birbirlerine benzedikleri alan, aralarındaki ilgi
Benzetme edatı: Benzetme ilgisi kuran sözcüktür. Genellikle ‘’gibi, kadar’’ edatları kullanılır.
Örnek:
Ah bu türküler, köy türküleri
Ana sütü gibi candan
Ana sütü gibi temiz
Teşbihibeliğ ( Güzel Benzetme ): Benzetme yönü ve benzetme edatının olmadığı sadece benzeyen ve benzetilen ögeleriyle yapılan benzetmedir.
Örnek:
Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde,
ALLAH’tan nasıl korkmaz, insan onu sever de
3) Teşhis ( Kişileştirme ): İnsan dışında kalan canlı ve cansız varlıklara insana ait özelliklerin verilmesidir.
Örnek:
Besbelli her saat artar kederi
Belki de yüreği yara dağların
4) İntak ( Konuşturma ): İnsan dışındaki varlıkların insan gibi konuşturulmasıdır.
Ø Bu sanatta ‘’varlığın söylediği söz’’ mutlaka aktarılır.
Örnek:
Akıl ersin ermesin sevdama
Senden yanayım, dedi yeşeren dal, senden yana
5) Mübalağa ( Abartma ): Bir varlığın, olayın ya da durumun olduğundan çok büyük veya çok küçük gösterilmesidir.
Örnek:
Bir ah çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı değirmeni yürütür.
6) Tecahülüarif ( Bilmezden Gelme ) : Bir anlam inceliği oluşturmak amacıyla şairin çok iyi bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi davranmasıdır.
Örnek:
Yılın ilk karı yağdı
İyice kısaldı günler
Ölülerimiz üşür mü ki?
Su insanı boğar, ateş yakarmış
Ecel tuzağını açamaz mısınız?
7) Telmih ( Hatırlatma ): Herkesçe bilinen geçmişteki bir olayın veya bir kişinin anımsatılmasıdır.
Örnek:
Çok ağladım Mecnun gibi çöllerde
Ferhat gibi şirin yardan ayrıldım.
8) Seci ( Düzyazı Uyağı ) : Cümlelerin veya bir cümle içinde birden çok sözcüğün sonlarındaki ses benzerliğidir.
v Seci, düzyazıda karşımıza çıkan uyaktır.
Örnek:
İlahi, kabul senden, ret senden, şifa senden, dert senden… İlahi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin kaim eyle.
9) Tenasüp ( Uygunluk ): Anlamca birbiriyle bağlantılı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır.
Örnek:
Güle sorma, o bilmez aşkı, sevdayı, neş’eyi
Laleye sor, çiğdeme sor, mor menekşeye sor.
Gül, lale, çiğdem, menekşe anlamca ilgilidir.
Aşk, sevda anlamca ilgilidir.
10) Cinas : Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ayrı olan sözcükleri bir arada kullanma sanatıdır.
Örnek:
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç
Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz, kışım yazıma
11) Hüsnütalil ( Güzel Sebebe Bağlama ): Herhangi bir olayı gerçek sebebinin dışında, daha güzel ve hayali bir sebebe bağlanarak açıklanmasıdır.
Örnek:
Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak
Gel görün açılsınlar devşirip göğsüne tak
12) İstiare ( Eğretileme ): Sadece benzeyen veya kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan benzetmedir.
a) Açık İstiare: Sadece kendisine benzetilenin (güçlü unsur) söylenmesiyle yapılır.
Örnek:
Garibin ucunda son kıyıdan en gürültülü
Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü
(Benzeyen bulut söylenmemiş, kendisine benzetilen kurşun söylenmiş.)
b) Kapalı İstiare: Sadece benzeyenin (zayıf unsur) söylenmesiyle yapılır.
Örnek:
Can kafeste durmaz uçar(Benzeyen: Can, kendisine benzetilen: Kuş)
Dünya bir han konan göçer
13) Tezat ( Zıtlık ) : Karşıt durumların, olayların ve düşüncelerin bir arada kullanılmasıdır.
Ø Tezat sanatı kelimelerin zıtlığında olduğu gibi düşüncenin zıtlığında da aranır.
Örnek:
Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
Aydınlığa koştum, karanlık çıktı
14) Tariz ( İğneleme/Dokundurma ) : Bir kişiyi iğnelemek veya bir konuyu alaya almak amacıyla bir sözün tam ters anlamını düşündürecek şekilde kullanma sanatıdır.
Örnek:
Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmaya çabala halkın işini
Günde yüz adamın vur kır dişini
Bir yaralı sarmak için yeltenme
15) Kinaye ( Değinmece ): Bir kelimenin veya sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde birlikte kullanılmasıdır. Ancak burada asıl olan kelimenin mecaz anlamıdır.
Örnek:
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?
(Dağların yapısı gerçekten de taştandır. Ama taş bağırlı söz grubuyla asıl kastedilen acımasızlıktır.
16) Tekrir ( Yineleme ) : Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir.
Örnek:
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi annesi
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
17) İrsalimesel ( Özlü Söz ): Anlatıma güç kazandırmak için yazı veya şiirde; atasözü, özdeyiş ya da çok bilinen bir sözü kullanma sanatıdır.
Örnek:
Aldanma cihanın sakın varına / Bir nefesi verme cihan varına
Bugünkü işini koyma yarına / Yar yıkıldığı gün tozar demişler
18) İstifham ( Soru Sorma ) : Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sorma sanatıdır.
Örnek:
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
19) Tevriye ( İki Anlamlılık ) : Birden çok anlamı olan bir sözü, herkesçe bilinen yakın anlamında değil de uzak anlamını kastederek kullanmaya denir.
§ Tevriyede kullanılan sözlerin iki anlamı da gerçektir.
§ Tevriyede mecaz yoktur; bu yönüyle kinayeden ayrılır.
Örnek:
Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek
(İlk gerçek anlamı insanlarda bulunan nokta şeklindeki kahverengi lekedir. Ama burada ikinci gerçek anlamını yani kendisini kastediyor.)
20) Nida ( Seslenme ) : Şairin çok duygulanıp heyecanlanmasına neden olan olay ya da varlıkları göz önüne getirerek ‘’ey, hey, ay, hay’’ gibi ünlemlerle onlara seslenmesidir.
Örnek:
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Ey benim sarı tamburam!
Sen ne için inlersin?
21) Aliterasyon ( Ünsüz Tekrarı ) : Bir şiirde veya düzyazıda ahenk yaratmak amacıyla aynı sessiz harflerin tekrarlanmasıdır.
Örnek:
Bağrıma bastığım bahar bakışlım
Beni benliğine bin bağla bağla
Sev seni seveni hak ile yeksan ise
Sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise
(İlk iki dizedeki b, son iki dizedeki s seslerine dikkat)
22) Asonans ( Ünlü Tekrarı) : Şiirde aynı ünlü seslerin tekrarına denir. Genellikle aliterasyonla birlikte yapılır.
Örnek:
Neysen sen, nefes sen, neylersin neyi
Neyzensen, nefessen neylersin neyi
(E seslerine dikkat. Ayrıca n sesleriyle aliterasyon da yapılmış.)
NECİP FAZIL KISAKÜREK
v ‘’Kaldırımlar’’ şiir kitabıyla tanınmış ve ‘’Kaldırımlar Şairi’’ olarak ün salmıştır.
v 1930’lardan sonra öz şiirden kopar. Mistisizmi İslami değerlere bağlayan, dinsel ve toplumsal bir kavga sanatına yöneldi.
v Modern Türk şiirinin mistik şairidir.
v Şiiri üstün bir algılama ve mutlak gerçeği yani ALLAH’ı arama yolunda sonsuz bir uğraş olarak görür.
v Ona göre gerçek bir şair vezin ve uyaktan korkmaz; onları atmaya kalkmaz, onları kullanma gücü gösterir.
v Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarır.
Şiir: Kaldırımlar, Çile, Örümcek Ağı, Sonsuzluk Kervanı, Ben ve Ötesi
Roman: Aynadaki Yalan
Oyun: Abdülhamit Han, Tohum, Para, Bir ABeydam Yaratmak, Künye, Siyah Pelerinli Adam, Reis…
KEMALETTİN KAMU
q Başlangıçta aruz ölçüsüyle yazan Kamu, daha sonra hece ölçüsüyle ve sade bir dille şiirler yazdı.
q Şiirlerinde sade ve akıcı bir dil kullanmıştır.
q Şiirlerinde yurt sevgisi, gurbet ve aşk temalarını işler.
q İstanbul’un işgal devletleri tarafından işgal edilmesi üzerine ‘’Gurbet’’ şiirini yazdı. Bu yüzden ‘’Gurbet Şairi’’ unvanını aldı.
q Edebiyatımızın ne güzel pastoral şiir örneklerinden biri olan ‘’Bingöl Çobanları’’ şiirini yazmıştır.
Şiir: Gurbet, Gurbet Geceleri, Gurbette Renkler, Kimsesizlik, Bingöl Çobanları, Hazan Yolcusunda, İrşad, Söğüt
YAHYA KEMAL BEYATLI
ü Yakup Kadri ile birlikte Nev Yunanilik akımını kurmuştur.
ü Aruzu başarıyla kullanan şair, sadece ‘’Ok’’ isimli şiirini hece ölçüsüyle yazmıştır.
ü Toplumsal konulara değinmeyen şair, daha çok lirik şiirleriyle tanınmıştır.
ü Yaşadığı sürede hiç kitap yayımlamadı. Karşıtları tarafından ‘’esersiz şair’’ olarak adlandırıldı. Eserleri ölümünden sonra kendi adını taşıyan enstitü tarfından kitaplaştırıldı.
ü ‘’İstanbul Şairi’’ olarak tanımlanan şair, İstanbul’un doğal güzelliklerini eserlerine yansıtmıştır.
Şiir: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş Düzyazı: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar
NAZIM HİKMET RAN
Ø Sanatı topluma fayda sağlamak amacıyla kullanmıştır.
Ø İlk şiirlerini hece ölçüsüyle yazmış daha sonra serbest tarzı benimsemiştir.
Ø Türkiye’de serbest nazmın ilk ve en önemli temsilcisidir.
Ø Şiirlerinde hitabet (söylev) havası vartdır.
Şiir: 835 Satır, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayı Milliye Destanı, Gece Gelen Telgraf Tiyatro: Yusuf ile Menofis, Kafatası